12 Ekim 1972: Uruguay Hava Kuvvetlerine ait Fairchild F-227 tipi uçak “Old Christians” Rugby takımının oyuncularını müsabaka için Şili’nin Santiago şehrine götürmek üzere Montevideo’dan havalandı. Fırtına yüzünden Arjantin’in Mendoza Havaalanına inmek zorunda kaldı. Uçakta 45 kişi vardı.
13 Ekim 1972: Öğleden sonra tekrar kalkan uçağın pilotu, And Dağları üzerindeyken, Şili’nin Curico şehri üzerinde olduğunu varsayarak (gerçekte 55 mil uzakta idi) kuleden iniş izni istedi; alçalmaya başladı, ama bulut içinde uçarken (SA kaybına uğrayarak) bir tepeye çarptı. 4.200 metrede çarpma nedeniyle kanatları kopan uçak sürüklendikten sonra bir kar yığınına oturdu. İlk anda 12 kişi, o gece 3 kişi, ertesi gün İkinci pilot ve bir kadın daha öldü. Kazanın ayın 13’üne gelen bir Cuma günü oluşu, sonradan “On üçüncü Cuma” uğursuzluğuyla ilişkilendirildi… Geceleri dondurucu soğuktan (-370C) korunmak için uçağın izolasyon malzemelerinden ve battaniyelerinden yararlandılar ve birbirlerine sarılarak uyudular. Su ihtiyaçlarını kar eriterek karşıladılar. Çikolata, çerez ve şaraptan ibaret yiyecek-içecek stokları tükenmeye başladı. Bavulların deri kısımlarını kemirenler oldu.
2. Gün: Düşen uçağı arama çalışmaları başladı, küçük bir uçak “sizi gördüm” manasında kanat sallayarak geçmesine rağmen sonuç çıkmadı. Uçağın beyaz olması, karda görülmesini engellemişti. 1 hafta sonra arama çalışmalarına son verildi. Kazazedeler pilli bir radyodan bu kötü haberi duydular.
Uykuda düşen bir çığdan 8 kişi öldü.
9. ve sonraki günler: Açlık dayanılmaz hale gelince, ölen arkadaşlarının etlerini yeme fikri tartışıldı, şiddetle karşı çıkanlar oldu ise de 2 saat sonunda kabul edildi. Uçağın kuyruk parçasına kadar gidip oradan yiyecek, batarya, radyo, yalıtım malzemeleri getirdiler. Dağda buldukları bazı bitkileri de yediler. 17. gün düşen bir çığda 8 kişi birden öldü. Arada tek tek ölümler olmaktaydı. Kar körlüğüne karşı uçağın camından gözlük yaptılar… Yaş günü kutlamalarını ihmal etmemelerine rağmen günler çok zor geçmekteydi. Yardım arayışı için girişimlerde bulunanlar oldu ama ümitsizce geri döndüler. Soğuk, gıdasızlık ve oksijen azlığı yüzünden hareket etmek bile çok zordu…
60. Gün: Her şeyi göze alarak yola çıkan 2 kişi, 12 gün sonra nehrin karşısındaki bir vadide atlı köylüleri gördüler; ateş yakarak, bağırarak kendilerini belli edip yardım istediler. Arjantinli köylüler lisan anlaşmazlığına rağmen ertesi gün gelecekleri manâsında bir şeyler söylediler.
72. Gün (22-23 Aralık 1972): Sağ kalan 16 kazazede kötü hava yüzünden helikopterlerle iki partide alındı. Santiago’daki hastanelerde, dağ (irtifa) hastalığı, dehidrasyon, beslenme bozukluğu, iskorpüt, donma ve kırık tedavileri gördüler. Kurtulanlardan Nando Parrado 40 kg kaybetmişti. Daha sonra basın karşısına çıkarıldıklarında, nasıl hayatta kaldıkları, ne yedikleri sorulduğunda, arkadaşlarının etlerini yediklerini söylemeye utandılar; peynir yediklerini söyleyerek geçiştirdiler. Gerçeğin ortaya çıkmasıyla ahlâki ve dînî tartışmalar oldu. Katolik kilisesi kazazedeleri günahkâr ilân etti. Santiago gazetesi ön sayfa manşetten kazazedeleri Kanibalizm (yamyamlık) ile suçladı…
Bu dramatik olay, insanın bir dilemmasını göstermekte; içinde, “Ben orada olsaydım ne yapardım?” sorusunu barındırmaktadır. Bu öykü bağlamında kendisiyle yüzleşen insan, açlık gibi en temel ihtiyacının giderilemediği bir durumda, hayvani güdülerinin ortaya çıkabileceğini; karnı tokken ürettiği fikir ve felsefelerle zıt davranışlar sergileyebileceğini fark ederek anksiyete yaşamaktadır.
Dr. Muzaffer Çetingüç
Son Yorumlar