BÜLTEN YAZILARI — 25 Temmuz 2012 at 22:35

Uçucularda Diyabet

by

Diyabetik bir uçucu için en büyük kaygı, akut hipoglisemiye bağlı beyin işlev bozukluğu ve inkapasitasyondur. Bu nedenle askeri havacılıkta insüline bağımlı tip-1 diyabetli (DM) uçuculara uçuş görevi verilmez. Diyabet, ABD Hava K. uçucularının 1995-99 periyodunda uçuştan kesin olarak ayrılmalarını gerektiren 5 hastalıktan birisi olmuştur. ABD Kara havacılığında bu tanıyı alanların %78’i kalıcı biçimde uçuştan çıkarılmaktadır.

Sivil havacılık istatistikleri: 1969-1976 yılları arasında 1232 Hintli pilottan 90’ı (%8) DM nedeniyle uçuştan ayırılmış, uçuştan çeşitli nedenlerle ayrılanların %38’ini DM grubu teşkil etmiştir. United Airlines’in 28 yılı kapsayan bir raporunda da uçuştan ayırılan pilotların %9.7’sinin DM’liler olduğu açıklanmıştır. Japon Havayollarının 1986 tarihli raporuna göre, 2071 pilotun 92’sinde (%4.7) DM bulunmuştur.

Hem FAA, hem de JAA, diyabet tanısı alan 1. ve 2. Sınıf uçucularda hiç tolerans göstermemekte ve uçuştan ayırmaktadır. Ancak 3. Sınıf uçucular için 2002 yılından itibaren ABD, İngiltere, Kanada ve Avustralya’da bir yumuşama çerçevesinde, düzenli tedavi görmek ve 6 ayda bir kontrol koşuluyla uçuş verilmektedir. Kanada daha ileri giderek, ticari havayolu uçaklarında birden fazla pilotlu kokpitte DM’li bir pilotun uçmasına izin vermektedir. Bugün bu esnek yaklaşım askeri havacılıkta da kendini göstermekte olup, iki pilotlu askeri uçaklarda DM’li bir pilotun uçabileceği öne sürülmekte; İsrail Hava K’de bunun yıllardır uygulandığına dair raporlar yayınlanmakta, “kan şekeri farkındalığı eğitimi” ile kişisel semptomların tanınıp önlem alınabileceği üzerinde durulmaktadır.
Kan şekeri farkındalığı eğitimi (Blood Glucose Awareness Training-BGAT)

ABD’de bir merkezde diyabetik kişilerin hipoglisemi belirtilerini erken seviyede tanıtma ve kendi belirtilerini öğretme çalışmaları yapılmaktadır. Belirtiler insülin konsantrasyonu, kan şekeri düşme oranı gibi nedenlerle değişebilir; aynı kişide bile belirtiler her seferinde farklı olabilir. Hatta belirtileri fark edebildiğini iddia eden insanların birçoğu laboratuvar ortamında başarısız olmuşlardır. Yani şiddetli bir hipogliseminin meydana gelme riski azaltılsa bile tamamen ortadan kaldırılamamaktadır. Ayrıca hastalar hipoglisemi belirtilerini fark edip bir önlem almaya başladıklarında, reaksiyon zamanları uzamış, performansları azalmış ve kısmi bilinç kaybı yaşamaya başlamış olabilirler; hipoglisemi düzeltildikten sonra dahi bilinç bozukluğu 30 dakika devam edebilir. Hipoglisemi, gelişimi ve semptomları itibariyle hipoksiyle büyük benzerlik gösterir. Kargo uçaklarındaki gibi hipoksik kabinlerde belirtiler de artar, belirtilerin düzelme süresi de uzar.
Havacılıkta temel kaygılar: DM uzun vadede, kalp, beyin ve periferik damar hastalıkları (MI, CVA, ülserasyon, gangren, retinal kanamalar, körlük), nöropatiler, böbrek yetmezliği, vs. yapabilir. Ama DM’li bir pilot için en riskli durum hipoglisemiye bağlı bilinç kaybı ve konvulsif nöbet gibi akut inkapasitasyon durumlarıdır. Savaş uçağı pilotları, hava muharebesi veya eğitim sırasında yoğun fizik aktivite içine girerler; bu periyotta akut periferik glikoz harcanma artışına paralel olarak, hem hipoglisemi riski, hem de uzun dönem insülin duyarlılığı artar. Askeri havacılıkta pilotların uzun süreli gece ve gündüz nöbetleri, uykusuzluk, kutup, çöl, orman gibi zor koşullardaki görevleri sırasında, kan şekeri ölçümü, insülin kullanımı, ara öğün alımı kolay olmaz; bu zorluklar yüzünden hipoglisemik ataklar çıkabilir. Özellikle 2 kişilik kokpitte diğer pilotun yükü bu durumlarda çok artabilir ve gerektiğinde kontrolü alması gerekir. Bu nedenlerle DM olan kişileri uçuş görevlerine alırken çok dikkatli düşünmek gerekir. Yani bu kişilerin uçması imkansız değildir ama oldukça da zordur. Uçuşta asıl inkapasitasyon nedeni hipoglisemidir; ama hipergliseminin de, görme bozuklukları ve sık idrara çıkma ihtiyacı biçiminde rahatsızlık yaratabileceği bilinmelidir.
Yönergeler: Tip-1 diyabeti olan 1. Sınıf uçuculara, JAR FCL-3.175 (d), 2. Sınıf uçuculara da JAR FCL-3.295 (d)’ye göre uçuş verilmesi mümkün değildir. FAA’nın tip-1 diyabette uyguladığı protokolün ana hatları şöyledir:

1. Başlangıçtaki Sertifikasyon:

a) Kişi son 5 yıl içinde 2 veya daha fazla hipoglisemik epizot göstermemiş olmalı; son 1 yıl içinde bilinç kaybı, nöbet, kognitif işlev bozukluğu hikâyesi olmamalı.

b) Diyabet öyküsü içeren tıbbi dosyasının bir kopyasını yanında bulundurmalı,

c) Tedaviyi sürdüren uzman tarafından hazırlanmış dosyada şu bilgiler olmalıdır:

• Biri en az 90 gün öncesine ait, iki HbA1c veya HbA1 değerleri,

• Adayın uyguladığı insülin dozajını ve diyeti gösterir belge,

• Kalp, beyin, periferik damar hastalığı veya nöropati varsa açıklanması,

• Göz uzmanınca önemli bir göz hastalığının olmadığının belgesi,

• Hastalığı ve özellikle hipoglisemi kontrolü hakkında bilgi sahibi olması,

• 40 yaş üstündeki kişilerde egzersiz stres testleri belgeleri,

2. Sonraki Aşamada Sertifikasyon:

a) Kişi kan şekerinin takibi ve belgelenmesi için yanında glukometre bulundurmalı, ölçüm değerlerini, tedavi değişikliklerini ve komplikasyonları FAA’ya bildirmelidir.

b) 3 aylık bir aradan sonra müdavi hekim durumu yeniden gözden geçirir. HbA1 veya HbA1c testleri ile günlük kan glikoz değerleri yorumlanır; durum stabil değilse uçuş verilmez.

c) Yılda bir göz uzmanınca da göz hastalığı olmadığı tespit edilmeli, ayrıca istirahat ve eforlu EKG testleri yapılmalıdır.

Hazırlayanlar: Dr. Muzaffer Çetingüç, Dr. Abdullah Öksüz, Dr. Hüseyin Karabayram

Yorumlar