9 Ocak 2007 günü Adana’dan kalkıp BaÄŸdat yakınlarındaki Balad kentinde düşen Moldovya Aeriantur ÅŸirketine ait Antonov-26 uçağında 29’u Türk işçisi olan 34 kiÅŸi yaÅŸamını kaybetti. Olay sıradan bir kaza mıydı, füze saldırısına mı uÄŸradı, pilotaj hatasına baÄŸlı pisi pisine yitirilmiÅŸ canlar mıydı söz konusu olan?
Tam da 4 yıl önce (8 Ocak 2003 günü) 75 kiÅŸinin ölümüne neden olan Diyarbakır kazası gibi, bu olayda da görüşü kısıtlayan sis ve meydanda ILS benzeri kolaylıkların olmayışı sebep unsuru olarak gösterildi. Antonov’ların sabıka dosyası oldukça kabarık; teknik donanımı yetersiz sayılan bu uçakların AB ülkelerine iniÅŸine müsaade edilmemesi de gündemde. Ama bütün bunlara karşın bir insan olarak kaptan pilotun akıllı davranmasıyla bile bu ve benzeri kazalar önlenebilir niteliktedir. Tıpkı Diyarbakır’da olduÄŸu gibi pilot iniÅŸi iptal edebilir, geri dönebilir veya baÅŸka bir meydan arayabilirdi. Bilemiyoruz, havayolu ÅŸirketinin pilotlara açık veya örtülü baskıları mı oluyor? “Zaten ucuz uçuyoruz, sis-buz gibi basit (!) nedenlerle iniÅŸ iptalleri, sonraki sefer gecikmeleri, lüzumsuz (!) yakıt masrafları çıkarmayın başımıza” mı diyorlar; yoksa pilotlar mı iÅŸgüzarlık ya da kahramanlık taslıyorlar… Her iki durumda da pilot psikolojisinin, karar verme mekanizmalarının çok daha saÄŸlam olması gerektiÄŸi sonucuna varıyoruz.
Ama soru şu: Bu gerçekler hep dramatik uçak kazaları ile mi öğrenilecek? Başka yolu yok mu? Kendi pilotlarımızı milyonlarca dolara satın alınan simulatör cihazlarıyla teknik eğitim ve tecrübe kazandırabiliyoruz; ama uçucu fizyolojisini ve psikolojisini geliştirmek için neredeyse bedavaya seminerler yapmıyoruz! Çok mu zor, çok mu gereksiz? Yoksa hatırlatıcı olarak kazaları kullanmaya devam mı edeceğiz?
Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç
Son Yorumlar